2020’de Sağlık Sektöründe Dijital Dönüşüm
Son yıllarda, halihazırda olan sağlık ekosisteminin pek sürdürülebilir olmadığı ortaya çıktı.
Sağlık hizmetlerinin maliyetleri büyük bir hızla artıyor ve devletler bütçelerinin büyük bir kısmını sağlık hizmetleri için ayırmak durumunda kalıyor. Öte yandan, sağlık hizmetlere erişim imkânı zorlaşırken elde edilen hizmet kalitesi ise genelde vasat oluyor.
Sağlık sektöründe dönüşüme duyulan ihtiyaç daha önce hiç bu kadar belirgin olmamıştı. Ve günümüzde dijital teknolojileri bu değişimin merkezine konumlandırmak, sürecin en umut vaat eden unsurudur.
Sağlık sektöründe gereken dijital dönüşüm neyle ilgili?
Dijital dönüşüm, sunulan değeri artırmak için bireylere verilen hizmetlerin yöntemini yeniden kurgular. Sağlık sektöründe bu değişim, sağlık kuruluşlarına veya sağlık hizmetleri sisteminin kendisine odaklanmak yerine hastanın bakış açısına odaklanarak hacme dayalı hizmet değil değer vermeye dayalı hizmete geçişi hızlandırmak anlamına gelir.
Hastalarla etkin bir şekilde iletişim kurmak, kişiselleştirilmiş, proaktif ve uygun maliyetli hizmet sunmak için dijital teknolojileri hayata geçirmek, dijital dönüşüme giden yolda bir mihenk taşıdır.
Yaşanan COVID-19 salgını, sağlık hizmetleri süreçlerinde süre gelen verimsiz noktaları ve dolayısıyla sistemin düşük verimlilik oranını gözler önüne serdi.
Aynı zamanda, talepleri yönetebilmek için birçok ülkede ilgili yasalarda değişikliklere gidilmesi, dijital sağlık hizmetleri çözümlerinden yararlanmak için oldukça fazla fırsat yarattı.
Hastaların ihtiyaç duydukları tedaviyi almak için dijital araçları kullanmaya hazır ve istekli oldukları kanıtlanmış ve sağlık kuruluşlarının da teknolojik yeniliklerden yararlanarak operasyonlarını kolaylaştırabileceğine bu süreçte şahit olunmuştur.
“Bu salgın, dört ya da beş senede elde edilebilecek çıktıları hızlandırdı. Birdenbire gelecekte varacağımız noktaya ulaştık. ”
MDLIVE Inc. Başkanı ve CEO’su, Charles Jones
Sağlık ve ilaç şirketlerinin yalnızca %7’sinin dijital çözümleri hayata geçirdiğini düşünürsek yolun hala başındayız, ancak bu durum aynı zamanda dijital dönüşüm stratejisini erken vakitte kurgulayan ve etkili bir şekilde uygulayan şirket ve kuruluşların, pazar paylarında ve hasta memnuniyeti oranlarında eşi benzeri görülmemiş artışlar elde edebileceği anlamına da geliyor.
Şimdi ise dijital teknolojilerin fark yaratabildiği en umut veren sağlık sektörü alanlarına bakalım.
Talebe bağlı sağlık hizmeti
Neredeyse tüm sektörlerde, tüketiciler kendi uygunluk durumlarına, kendi zamanlarına ve oldukları yere göre hizmet almak isterler. Sağlık sektörü de bu konuda bir istisna değildir.
Bir sağlık tesisine ulaşmak, yaşlılar, engelliler ve uzak yerlerde yaşayan kişiler için oldukça zorlayıcı olabilir. COVID-19 pandemisi sebebiyle hemen herkesin yüz yüze sağlık hizmetlerine erişimi ciddi bir şekilde kısıtlandığı için, teletıp çözümlerine yönelik talepte büyük bir artış yaşanmıştır.
Söz konusu hizmet artık “olsa güzel olur” diyebileceğimiz bir durum olmaktan çıkıp hasta bağlılığı açısından sağlık kuruluşlarının mutlaka sahip olması gereken bir hizmete dönüşmüştür.
Talebe bağlı sağlık hizmeti, artık kalıcı bir durumdur. Hastalar ve uzmanlar, tele sağlık teknolojisini benimsemeye başlamış görünüyor. Pandemi sırasında, ABD’li doktorların %48’i hastalarını sanal ortamda tedavi ettiklerini belirtti. Hastalar açısından bakarsak, Amerikalı tüketicilerin %60’ı COVID-19 pandemisi sebebiyle telefon üzerinden verilen sağlık hizmetlerini denemeye daha istekli olduklarını belirtmiştir.
Bu yöntem, kanser tedavilerini sürdürmek için etkili bir yöntem olduğu hususunda kendini kanıtladı ve bireylerin ruh sağlığı konularında destek alabilmelerinde önemli bir rol oynadı. Ve aynı zamanda birçok ülke düzenleyici yasal koşulları esnetti ve çözüm sunan sağlık kuruluşlarının yüksek tıbbi standartlara uyum sağlama süreçlerine zaman tanımak amacıyla, mevzuata dair gereklilikleri kısa vadede tekrar gündeme getirmeyecek gibi görünüyor.
Ayrıca kamu ve özel piyasaya bu alanda önemli miktarlarda fonlar tahsis ediliyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde, Federal İletişim Komisyonu (FCC) tele-sağlık çözümleri geliştirmek için 200 milyon dolarlık bir programa imza attı. ABD tele-sağlık hizmetlerinin lider firması Amwell, daha iyi, daha güvenli ve talep üzerine sunulacak sağlık hizmetlerini bu kriz ortamında geliştirmek için gereken teknolojiye yatırım yapmak amacıyla 194 milyon dolarlık C Serisi finansman rauntunu bitirdiğini duyurdu.
Bir bilgisayardan veya mobil cihazdan herhangi bir yerde ve zamanda global ölçekte sunulan bir sağlık profesyoneli havuzuna erişmek, sanal randevu hizmeti almak, görüntülü veya sesli görüşme ile doktorunuzla görüşmek, günümüz sağlık sektörünü talebe bağlı sağlık hizmet sunma modeline doğru köklü bir değişime uğratacak gibi duruyor.
2019’un son aylarında, Alman parlamentosu böyle bir gelecek planlaması için altyapının oluşturulmasını zorunlu kılan ve destekleyen Dijital Sağlık Yasası‘nı onaylamıştı. Öte yandan, teletıp çözümleri, evrak işi olmadan kayıt tutmayı ve sağlık uygulamalarını reçete ile almayı da sağlıyor.
Giyilebilir Teknolojiler ve Nesnelerin İnterneti
Sağlık hizmetleri alanında görülen bir diğer önemli dijital dönüşüm trendi ise, cep telefonları, giyilebilir cihazlar, akıllı evler, klinikler ve hatta şehirler yapısında mevcut olan Nesnelerin İnterneti çözümleri gibi remote tıbbi cihazlardan sağlıkla ilgili verilerinin toplanmasıdır.
Bunlar, hastanın sağlık durumu hakkında önemli detaylar sunarak sağlık profesyonelinin doğru teşhiste bulunması için daha kapsamlı bilgiler sağlarlar.
Son zamanlarda, kullanıcının sağlık değerlerini ölçmeye yarayan ve akıllı telefonlara bağlanabilen teknolojik cihazların sayısında önemli bir artış yaşandı.
Bunların dışında, vücut ısısı ölçümlerini toplayan, hastalıkların nasıl yayıldığını haritalara döken akıllı termometreler, evde solunum yolu hastalıklarının hızlı teşhisini sağlayan akıllı stetoskoplar, akciğer hastalıklarının takibi için kullanılan akıllı spirometreler, yaşlılar ve engelliler için kalp atış hızı, vücut sıcaklığı ve yere düşme ihtimallerini tespit eden biyosensörler mevcut.
Bu cihazlar sayesinde, hastalıklar daha kolay tespit edilebilir ve sağlık kuruluşları gereken acil durumlarda otomatik olarak bilgilendirilebilir.
Ayrıca, fitness amaçlı takip cihazları veya akıllı saatler gibi sıradan tüketici ürünleri de benzer yeteneklere sahip.
Apple Watch, atriyal fibrilasyonu tespit etmeye yetecek tıbbi sınıf bir EKG özelliğine sahip ve Apple’ın patent belgeleri, şirketin, kullanıcıyı herhangi bir solunum veya kalp sorunu tespit edilmesi halinde uyarabilecek gösterge olan tıbbi kan oksijen satürasyonunu izleme onaylarını da alacağa benziyor.
Diğer patentler ise Apple’ın görme sorunlarını teşhis edebilen ve kullanan kişinin görüş kalitesini iyileştirmek için ekranların ve lenslerin kırılma oranını otomatik olarak ayarlayabilen gözlükler tasarlamayı hedeflediğini göstermektedir. Bir başka deyişle, bazı sağlık sorunlarının erken belirtileri herhangi özel bir ekipman olmadan dünya genelinde gitgide daha fazla kullanıcı tarafından tercih edilen tüketici ürünleri tarafından tespit edilebilecektir.
Çevremize gömülü halde bulunan nesnelerin interneti sensörleri ve giyilebilir teknolojiler, sağlık hizmeti veren kuruluşlarının biz daha hissetmeden sağlık sorunlarımızı tespit edebileceği verileri toplamasına, zamanında müdahale etmesine ve daha net teşhislerde bulunmalarına imkan sağlayacaktır.
Bu teknolojinin kullanımı, sağlık sigortası piyasasını reaktif bir modelden proaktif bir modele dönüştürme noktasında oldukça kritik bir rol oynar. Gelişmiş takip ve önleme aktiviteleri, geri dönüşü olmayacak bir müdahaleyi tahmine dayalı metotlar ile yaparak ortaya çıkabilecek maliyetleri azaltacaktır.
Yapay Zeka ve Belirtilere Dayanan Sağlık Hizmetleri
Yapay Zekanın (AI) 2026 yılına kadar ABD sağlık ekonomisine yıllık 150 milyar dolar tasarruf sağlayacağı öngörülüyor.
Startuplar zaten bu fırsatları hemen değerlendiriyor. Aktif yapay zeka girişimlerinin sayısı 2000 yılından bugüne 14 kat arttı ve 2020’nin ikinci çeyreğinin yapay zeka destekli sağlık kuruluşlarına sunulan finansman açısından tüm zamanların en yüksek rakamlarını göstermesi bekleniyor.
Yapay zeka, hastaların sağlık kuruluşları ile etkileşim şeklini değiştirecektir. Yapay zeka destekli sohbet robotları, hastayı bir uzmana yönlendirmek amacıyla gerekli evrakları hazırlayabilir, randevuları planlayabilir, semptomları teşhis etmek için gereken temel bilgileri toplayabilir ve böylece konsültasyon süresini kısaltır ve müşteri deneyimi iyileştirilir.
Dijital asistanlar bazen Moxi gibi bir robot görünümü alabilir ve hemşirelere polikliniklerde veya hastane katlarındaki rutin görevlerde yardımcı olabilir. Bazı daha gelişmiş robotlar ise ameliyatlar esnasında cerrahlara destek olur, hatta bazen bir cerrahın uzaktan bağlanmasına da olanak tanıyabilir.
Yapay zeka, teşhise dayanan sağlık hizmetlerinde zaten büyük bir öneme sahiptir. Örneğin Hevi AI gibi yapay zeka temelli çözümler tıbbi görüntüleme araçlarında, bu teknoloji sayesinde radyologların gözden kaçırabileceği ayrıntılar daha kolay tespit edilir ve teşhiste kullanılır.
Onkoloji alanında ise yapay zeka en doğru tanıları sağlamak ve mümkün olan en iyi anti-kanser ilaç kombinasyonlarını tahmin etmek için birçok kanser türünün binlerce patoloji görüntüsünü analiz ediyor.
Yapay zekaya dayalı teşhis, bir istisna olmaktan çok artık bir norm haline geliyor. Öte yandan, yapay zekanın gelişmesi ile en çok heyecan uyandıran konu ise; giyilebilir teknolojiler aracılığı ile edilen sağlık verileri üzerinden tahmine dayalı bir büyük veri analizi yaparak sağlık sorunlarını öngörebilmektir. Bu şekilde, hastalıkları sadece iyileştirmekle kalmayacak aynı zamanda etkili bir şekilde önleyebileceğiz.
Yapay Zeka, insanlara kıyasla çok daha az bir maliyetle ve daha kısa bir sürede aynı görevleri yerine getirerek doktorların, hastaların ve hastane yöneticilerinin hayatlarını basitleştirmektedir.
Yapay zekanın kullanımı, tedavi süreçleri ve çeşitleri, hastalarda elde edilen sonuçlar ve teşhis konularında benzeri görülmemiş iç görüler kazanılmasına imkan tanır. Yapay zekanın faydalarının sağlık hizmetleri yöneticilerine katkısı oldukça açıktır. PWC Sağlık Araştırma Enstitüsü’ne göre, sağlık sektörü yöneticilerinin yaklaşık yüzde 40’ı yapay zeka, makine öğrenimi ve tahmine dayalı analitiğe yatırım yapıyor.
Kişiselleştirilmiş tedaviler
Sağlık sektöründeki tüm dijital dönüşüm trendleri, en sonunda benzersiz bir vücut, durum ve çevreye sahip olan hasta üzerinde buluşuyor.
Bu gerçek ise en etkili tedavi yöntemlerinin dahi benzersiz olması gerektiğini gösteriyor. Tedavilerin kişiselleştirilmesi, ilaçların kişiselleştirilmesi ve bu tedavilerin de değişen ortamlara adaptasyon sağlayabilmesi modern tıp için bir sonraki hedef gibi duruyor.
Genomik, kişiselleştirilmiş tedaviler için adeta ufuk açıyor. GRAIL veya 23andme gibi şirketler, teşhis edilmiş hastalıklara dair kişinin DNA özelliklerine göre uyarlanabilecek en iyi tedaviyi bulmak amacıyla en hızlı ve ucuz dizilimi bulmak üzerinde çalışıyor.
Örneğin farklı bileşik kombinasyonlarının permütasyonlarını simüle etmek ve hangisinin en iyisi olduğunu tahmin etmek için klinik testlerde yapay zekadan yararlanmak, ilaçların kişiye özel hale getirilmiş versiyonlarının sunulmasını mümkün kılacaktır.
Bu gelişme, süre gelen tıbbi ürün geliştirme döngülerini %50 oranında kısaltacak ve maliyetleri önemli ölçüde düşürecektir. Hassas tıp, onkoloji alanında önemli bir başarı elde etmiş olup yakın zamanda farklı alanlara da uyarlanması planlanmaktadır.
Dünya Ekonomik Forumu (WEF) raporuna göre, gelecekte sağlık hizmetleri alanında gerçekleşecek dijital dönüşüm çabaları, sadece birey özelinde tedavi geliştirmeyi değil, aynı zamanda o bireyin değişen eylemlerine göre değişecek ve uyarlanabilecek akıllı tedaviler kurgulamayı da hedefleyecektir. Akıllı çözümler mevcut veriler üzerinden sürekli olarak öğrenmeye devam edecek ve hastanın durumu veya bulunduğu ortam değiştikçe tedavilerde de değişiklik yapmayı önerecektir.
“Her hastaya özel, kişisel durumlarına ve yapılarına göre değişen dinamik veri iş akışlarını giderek daha fazla göreceğiz. Bu teknoloji, farklı derecelerde karmaşık hastalık statülerine sahip hastalarda, çok daha hassas tedavileri gerçekleştirmeyi ve kıt kaynakları yönetmeyi mümkün kılacaktır.
Ripley Martin, Genel Müdür – Philips Sağlık Sistemleri, Yaşlanma ve Bakım
Sonuç olarak
Dünya Ekonomik Forumunun öngörüsünün gerçekleşmesi henüz mümkün değil, ancak giyilebilir teknolojik cihazlar aracılığıyla veri toplamak, bu verileri işlemek, kişiselleştirilmiş çözümler sağlamak için yapay zekadan yararlanmak ve talebe göre sağlık hizmetler sunan dijital kanalları aktifleştirmek gibi tüm unsurlar günümüzde mevcut.
Dijital dönüşüm stratejilerine söz konusu teknolojileri entegre eden sağlık şirketleri, rakiplerinden önemli ölçüde daha iyi performans gösterecek gibi görünüyor.